A. GİRİŞ
Aile konutu ve ev eşyası kavramlarına ilişkin, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen çeşitli hükümler bulunmaktadır. Nitekim Kanun’un;186. maddesinde eşlerin beraberce yaşayacakları yeri birlikte seçebilecekleri düzenlenmiş, 194. maddesinde aile konutu ve ev eşyası aile hukuku bağlamında değerlendirilmiş, 240. maddesinde ölüm halinde mal rejimi tasfiyesini öngören bir düzenlemeye gidilmiş, 254. maddesinde taraflar arasındaki evlilik birliğinin iptal edilmesinde veya boşanma durumunda konuttan eşin yararlanma durumu düzenlenmiş, 279. maddesinde mal ortaklığı rejimine ilişkin hususlar ve nihayetinde de 652. maddesi ile ölüm halinde sağ kalan eşe özgülenme durumu düzenlenmiştir.
Bu bilgiler zımnında önemle ifade etmek gerekir ki, 652. maddesinin Kanun’daki yerine bakıldığında, ’Mirasın Paylaşılması’’ başlıklı Üçüncü Bölümün, ’’Paylaşmanın Nasıl Yapılacağı’’na dair İkinci Ayırımında yer aldığı görülmektedir. Maddenin başlığı da ’’Aile Konutu Ve Ev Eşyasının Sağ Kalan Eşe Özgülenmesi’’dir. Dolayısıyla işbu hükmün, miras hukukuna ilişkin bir paylaşma hükmü olarak düzenlendiği açıktır ve diğer hükümlerden de bu yönüyle farklılaşmaktadır.
B. AİLE KONUTU KAVRAMI VE KAVRAMIN UNSURLARI
Aile konutu kavramı esasen, yeni Türk Medeni Kanunu ile hukukumuza girmiş bir kavramdır. Hal böyle olmakla beraber, Kanun’da aile konutu kavramının doğrudan bir tanımı yapılmamış olup, kanun koyucunun kavramı sınırlamamak için kasten bir tanım yapma yoluna gitmediği genel olarak kabul görmektedir.
Bu bağlamda Kanun’un yalnızca 194. maddesinin gerekçesinde, aile konutu kavramının tam olarak neyi karşıladığı açıklanmıştır. Madde gerekçesi şöyledir; ’’Aile konutu eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, anılarla dolu bir alandır’’
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün 11.06.2002 tarih ve 2002/7 sayılı, genelgesinde de aile konutu kavramının tanımı yer almakta olup, aile konutu; “eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği ve düzenli yerleşim amacıyla kullandıkları mekân” şeklinde tanımlanmıştır
Ayrıca, Yargıtay tarafından da yukarıda ifade edilen tanımlara yakın bir tanımla, aile konutu kavramı, esasen ailenin barınma ihtiyacını karşılayan ve bir yaşam merkezi olan konut şeklinde ifade edilmektedir1 .
Dolayısıyla, doktrinde de farklı tanımlamalar bulunmakta olup, kavrama ilişkin tüm tanımlamalardan nihai olarak, bir konutun ’’aile konutu’’ olarak nitelenebilmesi ve yasalardaki özel hükümlerin uygulanabilmesi için, kümülatif olarak birtakım unsurların bir araya gelmesi zarureti bulunmaktadır. İşbu unsurları, üç başlık altında incelemek mümkündür;
1. Evlilik Birliği İçerisinde Olunması
Bir konutun aile konutu olarak nitelenebilmesinin ilk şartı, eşlerin evlilik birliği içerisinde olması, eş söylemle, eşler arasında evlilik birliğinin kurulmuş olmasıdır.
Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesi uyarınca, evlilik birliği ancak evlenme ile kurulmakta olup, Kanun metininde yer alan aile kavramı, 185. vd. hükümlerine uygun bir şekilde kurulmuş olan evlilik birliğini karşılamaktadır.
Yargıtay’ın müstakar içtihatlarında, eşler arasında evlilik birliği bulunmakla beraber, eşlerden birinin aile konutunu terk etmiş olması durumunda, konutun aile konutu olmaktan çıkmayacağı ifade edilmektedir2 .
Evliliğin sona erme hallerinden olan boşanma, evliliğin iptali, ölüm gibi durumlarda ise, artık işbu unsur ortadan kalkacağından ve eşler arasında geçerli bir evlilik birliği bulunmayacağından, konutun aile konutu niteliği sona erecektir 3.
Tüm bu hususlara ilave olarak, taraflar arasında evlilik birliği olmadan oturulan ev, aile konutu olarak nitelenemez.
2. Konutun Beraber Seçilmiş Olması
Konutun eşler tarafından beraber seçilmiş olması gerekir. Bu seçim şüphesiz ki eşler tarafından aynı anda ve zamanda yapılabileceği gibi; eşlerden birinin seçimi üzerine diğer eşin icazet vermesi ile de yapılması mümkündür.
3. Aile Yaşamının Konutta Yoğunlaşması
Aile konutunun, aile yaşantısının ve ailenin günlük hayatının odak noktası halinde olması gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre, aile konutu tek bir konuttur4 . Bu yüzden de aile yaşamının sadece bu tek konutta toplanması gerekmektedir. Ancak doktrinde istisnai hallerde aile konutunun tek bir konut değil; birden fazla olabileceği ifade edilmektedir5 .
Ailenin hafta sonu veya yaz tatilinde kullandığı yazlık, dağ evi, bağ, çiftlik evleri gibi taşınmazlar birer aile konutu değildir. Nitekim Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında bu gibi yerlerin bütün yaşamsal faaliyetlerin gerçekleştiği ve süreklilik arz eden bir alan olmadığı kabul edilmektedir6.
C. EV EŞYASI KAVRAMI
652. Madde uyarınca sağ kalan eşe aile konutundan farklı olarak ev eşyasının da özgülenmesi mümkündür. Buna göre ev eşyası, evlilik birliği içerisindeki eşlerin, yine evlilik birliği içerisinde ve birlikte kullandıkları, olağan ev eşyalarını karşılamaktadır.
Başka bir ifadeyle ev eşyası kavramı, ev hayatının olağan akışı içerisinde ve devamı için zorunlu olan, evin döşenmesinde kullanılan eşyadır. Bu bağlamda gerek eşlerden birisinin gerekse de diğer aile bireylerine ait şahsi eşyalar, ayakkabı, küpe, özel olarak alınan plaketler gibi eşyalar, ev eşyası olarak nitelenemez. Ev eşyasına örnek olarak halı, bulaşık makinası, koltuk, yastık gibi eşyalar gösterilebilir.
Ç. HÜKMÜN AMACI
652. maddenin amacının, eşin ölmesiyle geriye kalan diğer eşin, hayatını geçirmiş olduğu alanda kalmasını sağlamak, eski günlere saygı duyularak geriye kalan eşin geçmişinden kopmamasını sağlamak ve anılarıyla yaşamını idame ettirme olanağı oluşturmak olduğu ifade edilebilir.
D. HÜKMÜN UYGULANMA KOŞULLARI
1. Olumlu Koşullar
a)Malik Eşin Ölmüş Olması
Sağ kalan eşin TMK m. 652 hükmü uyarınca özgüleme talebinde bulunabilmesi için gerekli olan ilk koşul, malik eşin ölmüş olması koşuludur. Eş söylemle, evliliğin ölüm ile sona ermiş olması gerekmekte olup, ölüm dışında herhangi bir sebeple sona erme durumunda işbu hükme dayalı olarak hukuki himaye talebinde bulunulamaz.
Önemle ifade edelim ki, işbu hükmün uygulanabilmesi için her ne kadar malik eşin biyolojik olarak ölmüş olması gerekmekteyse de; ölüme benzer durumların ortaya çıkması halinde yine bu maddeye göre özgüleme talebinde bulunulabilir.
Nitekim, Türk Medeni Kanunu’nun 31. maddesinde ölüm karinesi durumu düzenlenmiştir. Bu hükme göre, ölüm karinesinin gerçekleşmiş olduğu gün kişi ölmüş sayılacağından, kesin ölüm tehlikesinin bulunduğu gün evlilik de sona erecektir ve kişi evli ise sağ kalan eş özgüleme talebinde bulunabilecektir. Keza, Türk Medeni Kanunu’nun 32. maddesinde de gaiplik kararı verilmesi hüküm altına alınmış olup, gaiplik kararının alınmasıyla beraber yine sağ kalan eş bu hakkını kullanabilecektir. Ancak önemle ifade etmek gerekir ki, gaiplik kararı olsa dahi diğer eş evliliğin feshi yoluna gitmez ise, sağ kalan eş bir yandan miras hukuku bağlamında haklarını kullanabilirken, diğer yandan da taraflar arasında geçerli bir evlilik durumu devam edecektir. Bu kapsamda, gaiplik kararı ile ölüm karinesi durumu birbirinden ayrılmakta olup, diğer eşe evlilik birliğini devam ettirme olanağı tanınmıştır.
Son olarak, kişinin ölüm tarihi de 652. maddenin uygulanıp uygulanamayacağıyla ilgili önem arz etmektedir. Nitekim, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden evvelki ölümler sebebiyle özgüleme talep edilemezken; ölüm tarihinin 1.1.2002 tarihinden sonra olması durumunda ise, 652. maddenin uygulanması mümkün olacak ve sağ kalan eş özgüleme talebinde bulunabilecektir.
b) Sağ Eşin Miras Hakkının Bulunması
Sağ kalan eşin mirasçılık sıfatının bulunması gerekmekte olup, aynı zamanda bu sıfat özgüleme davasının sonuna kadar da muhafaza edilmelidir. Nitekim, TMK m. 510 uyarınca, sağ eşin mirasçılıktan çıkarılması durumunda, sağ eş artık özgüleme hakkını kullanamayacaktır. Ayrıca, taraflar boşanmışlarsa da, boşanan eşler birbirlerine mirasçı olamadıklarından, yine TMK m. 652 hükmü uygulama alanı bulmaz.
Bu talep, şahsa sıkı surette bağlı bir hak olup, devredilmez, haczedilemez niteliktedir.
Sağ kalan eş ile ölen eş arasındaki evlilik butlan ile batıl ise eşlerin sağlığında açılmış olan davaya mirasçılar devam edebilir. Bu evlilikte sağ kalan eşin iyi niyetli olmadığı anlaşılırsa yasal mirasçılık sıfatını kaybeder. Hali ile aile konutu ve mahsup edeceği bir miras hakkı da kalmamış olacaktır .
Ayrıca sağ eşin, miras hakkı da belirlenmelidir. Bu kapsamda, Sulh Hukuk mahkemesi veya noterden alınacak bir veraset ilamı ile mirasçılık sıfatı ortaya çıkacaktır. Bu noktada eşin miras hakkının miktarı önemsiz olup, eşin miras hakkı yönünden asgari herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır.
Eşin miras hakkının yetmemesi durumunda ise, bedel eklenmesi yoluna gidilecektir. Buna göre, terekede yer alan aile konutunun ve ev eşyasının 652. madde kapsamında kendisine özgülenmesini talep eden eşin miras hakkı yetmez ise, aşan bedelin depo edilmesi kendisinden istenecek olup, Yargıtay tarafından da aynı yönde kökleşmiş içtihatlar mevcuttur7 .
c) Konut veya Ev Eşyasının Varlığı
Türk Medeni Kanunu’nun 652. maddesi uyarınca özgüleme talebinde bulunulabilmesi için kümülatif olarak bulunması gereken koşullardan birisi de şüphesiz konut ve ev eşyasının var olmasıdır. Bahse konu konut ve ev eşyasının ölen eşe ait olması gerekmekte olup, Yargıtay’ın müstakar içtihatlarına göre, özgülemesi istenen konut üzerinde ferdi mülkiyet bulunabileceği gibi paylı mülkiyet de bulunabilir8. Özgüleme talebi yönünden bunun bir önemi yoktur.
Ayrıca konutun aile konutu niteliğine de sahip olması gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, konutun aile konutu olduğu hususunda çekişme ve tereddüt bulunmamalıdır9 .
Şayet özgülenmesi talep edilen konutun aile konutu olup olmadığı hususunda bir uyuşmazlık var ise, özgüleme davasına bakan mahkeme sağ kalan eşe öncelikle tespit davası açması için süre verecek ve tespit davasının sonucunu bekletici mesele yapacaktır. Taşınmazın aile konutu olarak tespitinde Aile Mahkemeleri görevli olup, Sulh Hukuk Mahkemesinin Aile Mahkemesini beklemesi gerekir.
d) İstemin Varlığı
Sağ kalan eşin TMK m. 652. maddede yer alan özgüleme talebi için mutlaka istemde bulunulması gerekmekte olup, Mahkemece re’sen özgüleme kararı verilemez. Sağ kalan eş dışında kalan mirasçıların miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteme hakkı bulunmamaktadır.
2. Olumsuz Koşullar
Yukarıda belirtmiş olduğumuz olumlu koşullara ilave olarak bazı olumsuz koşulların da varlığı halinde, TMK m.652. madde uygulama alanı bulacaktır.
a)Ölen Eşin Meslek Ve Sanatını Sürdürecek Altsoy Bulunmaması
TMK m. 652/3 uyarınca, murisin bir meslek veya sanat icra ettiği ve alt soyundan birinin aynı meslek ve sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde sağ kalan eş bu hakları kullanamayacaktır.
Önemle ifade edelim ki, böyle bir durum olduğu takdirde sağ kalan eş, herhangi bir ayni hak kullanamaz. Mamafih, altsoy yerine eşin farklı zümredeki kişilerle geriye mirasçı olarak kalması durumunda ise, diğer zümredeki mirasçıların murisin meslek ve sanatını icra ediyor olması, sağ kalan eşin haklarını kullanmasına engel değildir.
b)Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümlerinin engellenmemesi
Maddenin son fıkrasında tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir. Kanun bu hususu, ilgili özel hükümlere atıf yaparak çözmüştür .
E. ÖZGÜLEMENİN ŞEKLİ
Mirasın paylaşılmasında aile konutunun miras payına mahsuben sağ kalan eşe özgülenmesinde özgüleme şekli üç şekilde yapılır.
1. Mülkiyet Hakkının Tanınması
Mülkiyet hakkının tanınması, temel özgüleme şeklidir. Bu bağlamda sağ kalan eşin ilk talebi, miras payına mahsuben mülkiyet hakkının tanınması olacaktır. Burada esasen kanunen bir taksim öngörüldüğünden, temel paylaşım şekli mülkiyetin tanınması olarak karşımıza çıkmaktadır.
Öte yandan, madde metninde ’’…isteyebilir.’’ ibaresi yer aldığından, eş mülkiyet hakkı tanınmasını isteyip istememekte serbesttir.
Ayrıca, sağ kalan eşin mülkiyetin miras payına mahsuben özgülenmesinde şayet miras hakkı yeterli olmaz ise, kalan miktar sağ kalan eş tarafından depo edilmelidir. Depo edilememe durumunda ise sağ kalan eş, ancak intifa veya oturma hakkı talep edilebilecektir.
2. İntifa Hakkının Tanınması
TMK m. 652 uyarınca eşe intifa hakkının tanınması, haklı bir sebebin varlığına bağlanmış olup, haklı sebep var ise, mülkiyet hakkı yerine intifa hakkı tanınabilecektir.
Şüphesiz ki haklı sebep, her somut olayda hakim tarafından takdir edilecektir. Maddede haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eş veya diğer mirasçılar tarafından talepte bulunulabileceği açıkça düzenlenmiştir.
Bu bilgiler zımnında örneğin, terekede aile konutu dışında başka bir şeyin olmaması veya sağ kalan eşin miras payına mahsupta denkleştirmede yeteri kadar parasının olmaması gibi durumlarda, haklı sebebin varlığı kabul edilmektedir.
3. Oturma Hakkının Tanınması
Bir özgüleme şekli olarak oturma hakkının tanınması da, aynı şekilde TMK m. 652/2’de düzenlenmiş olup, intifa hakkının tanınmasındaki gibi, haklı bir sebebin varlığı halinde mülkiyet yerine oturma hakkı sağ kalan eşe tanınabilir.
Keza, haklı sebeplerin varlığı durumunda istemde bulunabilecek kişiler, aynı şekilde sağ kalan eş veya altsoy olup, yukarıda intifa hakkı ile ilgili olan özelliklerin tamamı oturma hakkı için de geçerlidir.
F. YARGILAMA USULÜ
TMK m.652 uyarınca dermeyan edilecek olan özgüleme davalarında görevli mahkeme, Sulh Hukuk Mahkemeleri olup, Yargıtay tarafından da bu durum aynı şekilde ifade edilmiştir10 .
Ancak konutun aile konutu olarak tespiti istemli bir davada ise, görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemeleri değil, Aile Mahkemeleri olacaktır.
Yetkili Mahkeme ise, HMK m. 382 uyarınca çekişmesiz yargı işi olduğundan, aksine bir hüküm bulunmadıkça talepte bulunana kişinin veya ilgililerden birisinin yer mahkemesidir.
Özgüleme talebi ve sağ kalan eşin hakkı, şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan, davacı sadece sağ kalan eş olabilir. Şayet eş, ayıt etme gücünden yoksun ise, yasal temsilcisi tarafından da dava ikame edilebilecektir.
Yargılamada davalı sıfatı ise, diğer yasal mirasçılara aittir. Davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmakta olup, sağ kalan eşin tüm mirasçılara karşı davayı açması gerekecektir.
G. HÜKMÜN MAL REJİMİ HÜKÜMLERİ İLE BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLMESİ VE KANAATİMİZ
Türk Hukukunda yasal mal rejiminin edinilmiş mallara katılma rejimi olduğu nazara alındığında TMK 240 ile 652. maddelerinin arasındaki temel farklar şu şekildedir;
• TMK m. 652 hükmünde miras payından mahsup etmekten bahsedilirken; TMK m.240 katılma alacağından mahsup etmekten bahsedilmektedir.
• TMK m.240’ta sağ kalan eşe konut üzerinde öncelikle intifa veya oturma hakkı, ardından haklı nedenlerle mülkiyet hakkı tanınmışken; TMK m.652’de tersine öncelikle mülkiyet, ikincil olarak intifa veya oturma hakkı tesisine yönelik talep hakkı tanınmıştır.
• TMK m.240’ta sağ kalan eşin eski yaşantısını devam ettirebilmesi için talep hakkının tanınacağı ve de hükmün aksinin eşler tarafından kararlaştırılabileceği TMK m.652’de açıkça düzenlenmemiştir.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde, miras hukuku çerçevesinde evliliğin ölümle sona ermesiyle sağ kalan eşin eski yaşantısını devam ettirebilmesi için aile konutu ve/veya ev eşyasının sağ kalan eşe özgülenmesi, özellikle TMK m. 240 hükmünün TMK m. 652 hükmü ile benzer bir düzenleme olması nedeniyle, mal rejimine ait hükümlerle birbirini tamamlayan düzenlemeler olarak kabul edilmelidir.
Eşinin ölümü ile üzüntü içerisine giren sağ kalan eş yönünden anılarını devam ettirebilmesi ve sağ kalan eşin yaşantısının ilerleyen dönemlerinde korunabilmesi ve özellikle de kimseye muhtaç kalmadan hayatını idame ettirebilmesi sağlamaya matuf düzenlemenin son derece yerinde olduğu kanaatindeyiz.
Av. Yücel Şentürk
KAYNAKÇA
AYAN, Mehmet: Miras Hukuku 5.Baskı, 2010, Konya.
GENÇCAN, Ömer Uğur: Miras Hukuku, 2. Baskı, 2011, Ankara.
HATEMİ, Hüseyin /: Eşya Hukuku, 4. Baskı, 2014, İstanbul.
AYBAY, Aydın
NEBİOĞLU ÖNER, Şebnem: ’’ Aile Konutunun Özellikleri, Unsurları, Koruma Süresi Ve Korunma Nedenleri’’ TBB Dergisi, 2011.
OZANEMRE YAYLA Tolunay: Mirasın Paylaşılması,2011, Ankara.
ÖZTAN, Bilge: Miras Hukuku, 3.Baskı, 2008, Ankara.
ÜREM, Müge: ’’Tmk m.. 240 Hükmü Uyarınca Sağ Kalan Eşin Konut Ve Ev Eşyası Üzerindeki Hakkı’’ Hacettepe Hukuk Fakültesi Dergisi,2020.
YAŞAR, Halis:“Mirasın Paylaşılmasında Aile Konutunun Sağ Kalan Eşe Özgülenmesi” TBB Dergisi, 2012.
www.lexpera.com.tr – www.kazanci.com.tr
- Yargıtay H.G.K. 28.09.2011 T,. 2011/2-447 E. 2011/556 K. ↩︎
- Yargıtay 2.HD., 26.05.2004 T., 5653-6811. ↩︎
- Yargıtay 2.HD., 28.02.2006 T.,16440-2464 ↩︎
- Yargıtay. H.G.K. 28.09.2011 T. 2011/2-447 E. 2011/556 K. ↩︎
- Ürem, Müge, S. 647 ↩︎
- Yargıtay 2.HD., 27.03.2003 T., 3071-4352. ↩︎
- Yargıtay 2. H.D.,19.11.2008 T., 12883-15476. ↩︎
- Yargıtay 2. H.D., 01.10.2009 T., 10102-16381. ↩︎
- Yargıtay 2. H.D., 24.05.2011 T., 20289 -9074. ↩︎
- Yargıtay 2. H.D., 12.11.2008 T., 212535-14964. ↩︎